- Katılım
- 4 yıl 4 ay 21 gün
- Mesajlar
- 106
Yakuza'nın doğuşu ve Yakuza
Yakuza efsaneleri, kendi kökenlerini 17. yy'a kadar götürürler. Shogun Tokuguva leyasu, bu dönemde Japonya'yı birleştirmiş ve yüzyıllardır süren beylik savaşlarına bir son vermiş. Yabancıların yurt dışına çıkarılması, hristiyanlığın bastırılması ve yurtdışına seyahatin ölüm cezasıyla yasaklanmıştı.
Bu gelişmelerin sonucunda, feodal beylerin (daimyo) savaşçıları olarak yaşayan yarım milyon Samuray işini kaybetti ve bunlardan bazıları Ronin diye adlandırılan "Efendisiz Samuray"ların bir alt sınıfını oluşturdu: yeni Shogunluk düzeniyle çatışma halindeki bir kabadayılar sürüsü..
Yakuza aileleri, oyabunkabun (babaoğul) denilen çok katı bir "şeflik" sistemine göre örgütlenirler. Bu yapı, samurayın feodal beye bağlılığını örnek alır.
Yakuza, adli suç eylemlerinin yanısıra, büyük iş çevreleri ve milliyetçi politikacılarla yakın ilişki içinde kurduğu aşırı sağcı birlikler sayesinde güç kazandı.
"Yakuza" ismi, hanafunda(çiçek kağıtları) adlı iskambil oyunundaki en kötü sonuç olan 20 sayısından türetilmiştir. Toplamı 20 sayısını veren üçlü kağıt kombosu sekiz, dokuz ve üçün Japoncasıdır.
8 (Ya), 9 (Ku), 3 (Sa)
Yakuza Gelenekleri
Yakuzalar, erkeklik onurunun gereği saydıkları iki tuhaf gelenek sayesinde ün salmışlardır. Bunlardan birincisi olan yubitsume, işlenmiş bir hatayı affettirmek amacıyla, Yakuza neferinin serçe parmağını üst boğumundan kesmesidir. Parmağı kesildikten sonra onu temiz bir beze saran çete üyesi, tekrar bağlılık yemini edebiliyor. Elindeki parmak bulunan bezi de liderine verir. Eskiden pişmanlıklarını dile getirmek isteyen Samurayların şerefli bir yol olarak seçtikleri ve "Harakiri" diye bilinen intihar eyleminin küçük bir kopyasıdır. Eski bir Yakuza üyesini -eğer hala hayattaysa- ellerine bakarak tanıyabilirsiniz. Çünkü muhtemelen “eski” bir Yakuza üyesi olmasının nedeni serçe parmaklarının kesik olmasıdır.
Siyaset
Japonya, hala hükümet denetiminin dışındaki bir seçkinler ve üst düzey bürokratlar sınıfı tarafından yönetilen bir ülkedir. Bu açıdan bakıldığında, politik himayeciliğin ve yeraltı örgütleriyle iç içe geçmiş yolsuzluğun kökünü kazımak münkür değildir
Yakuza rolü yapmak istiyorum. Nasıl yaparım?
Tokugawa Şogunluğu
Yakuza'nın Tarihi
Yakuza tarihinin 1603 - 1868 arasındaki Tokugawa Şogunluğu döneminde iki farklı gruptan evrimleşerek günümüze kadar geldiği çoğunluk tarafından kabul edilen bir düşüncedir. Gruplardan ilki Yashi ya da Tekiya olarak adlandırılan tüccarlardır. Bahsi geçen tüccarlar köyden köye gezerek festival ve pazarlarda düşük kalitede mallar satarak geçiniyorlardı. Feodal dönem Japonya'sında ise sosyal statünün en alt katmanında bulunmaktaydılar. Geçen zamanla yaptıkları satışa ek olarak koruma ve güvenlik işlerine girişerek para almaya, yasadışı işlere yatırım yapmaya başlamışlardır. İkinci grup ise Bakuto olarak geçen kumarbazardır. Tokugawa dönemindeki kumara karşı gösterilen sert tutuma rağmen kart, zar oyunları ile bahisler yapmış, kumarlar düzenlemişlerdir. Kumar ile başladıkları işlerini tefecilik ve diğer illegal işlere doğru geliştirerek, vücutlarına renkli dövmeler yapmaları ile Yakuza'nın hem kültürel, hem de faaliyetsel olarak temellerine büyük ölçüde katkıda bulunmuşlardır.
Yakın Tarihte Yakuza
Japon toplumunun on dokuzuncu yüzyılın sonlarında hızlıca sanayileşme sürecine girmesi Yakuza'ya oldukça büyük bir etkide bulunmuştur. Sektörlerin gelişmesi, ülkenin tarımcı kişiliğinin eskisine nazaran arka planda kalması ile Yakuza inşaat sektörü üzerindeki gücü büyük oranda artış yaşamış, tefecilik, kumar, fuhuş, uyuşturucu ve silah sektörlerinde azalma yaşamıştır.
Yakuza devlet ile ilişkisini yakın tutmuş, hükümeti beslediği de görülmüştür. Yeri geldiğinde polis için istihbarat toplamış, politikacılar ile samimi ilişkiler kurmuştur fakat, mafya karşıtı kanuni düzenlemeler ile bu ilişkilerde düşüşler olmuştur.
Hiyerarşi
Jargon/Terimler/Argo
Mizu-shōbai (水商売): Deyim anlamının tam olarak türkçeye geçmediği, sulu iş olarak çevrilen; başarılamama imkanı yüksek olan bir iş hakkında bahsedilirken kullanılan bir söz. Bunun yanı sıra hostes veya normal barların yani eğlence işletmesinin örtülmesi esnasında kullanılır.
Tobashi: Dolandırıcılıkta kullanılan, birinin adına banka hesabı yönetme, telefon numarası vb. şeyleri ayarlama anlamında kullanılan bir söz.
Itachi: "İyi huylu polis" anlamına gelen, polis ile ilgili kullanılan bir söz.
Kuramaku: Örgütün en gizli işlerini yöneten, yakuza üyesi gibi davranmayan ve diğer örgüt üyelerinin tanımadığı kişi.
Mikameji-ryo: Her ayın üçüncü günü bölgenizde olan yerlerden aldığınız haracın adlandırılması.
Kyodai: Birader anlamına gelmektedir. Yakuza üyelerinin birbirlerine seslenme biçimi.
Giri: Borç/yükümlülük anlamına gelip, yapmak zorunda olduğunuz şeyler için kullanılır.
Hamonjo: Aforoz anlamına gelmektedir. Yakuza'dan, aileden tamamen kovulmak anlamındadır.
Kakuseizai: Uyuşturucular için kullanılan bir sözdür.
Yakuza Gelenekleri
Yakuza geleneklerinin çoğunluk kısmı Ronin, diğer bilinen adıyla Gezgin/Efendisiz Samuray'lara dayanmaktadır. Zamanın değişmesi ile ne kadar yozlaşmış olsalar da, kültürlerinde oldukça önemli yere sahiptir. Bu geleneklerden en çok bilinenlerinden biri de dövmeleridir.
Dövmeler ve Anlamları
Koi Balığı
Koi balığı dövmesi kişinin talihsiz olayları atlattığını sembolize etmektedir. Siyahı iyi bir kaderi ve refahı, kırmızısı kardeşliği sembolize etmektedir.
Ejdarha Dövmesi
Ejderhalar Japonlar tarafından insanlığın koruyucusu olarak görülmektedir. Dövmesi genel olarak cesaret, aydınlanma ve dayanıklılığı göstermekle beraber, rengine göre ek anlamlar içermektedir. Siyahı deneyimli, usta olmayı, yeşili doğayı, altın rengi erdemi temsil etmektedir.
Mavi ejderha dövmesi insancıl, düşünceli, duyarlı; açık sarı ejderha dövmesi ise değerli, güvenilir kişi anlamına gelmektedir. Bu dövmelerin bir ruh, partner olduğu da düşünülmektedir.
Anka Kuşu Dövmesi
Anka kuşu dövmesi yeniden doğma (reankarnasyon), zafer ve şevki sembolize etmektedir.
Yılan Dövmesi
Japon efsanelerine göre yılanlar, kozmosun bilgeliği, kutsallığı ve gücü ile bağlantılıdır. Sağlığın, sonsuz gücün somut örneği olarak görülmektedir. Bunların yanı sıra ruhi dişi özellikleri, hastalıktan kaçınmayı ve kötü şansı sembolize etmektedir.
Samuray Dövmesi
Sakura Japon kültürünce oldukça önemli bir yere sahiptir. Hayatın geçip gidici olması, yine de güzellikler ile dolu olduğunu tanımlamaktadır.
Oni Dövmesi
Japon sanatında, edebiyatında canavar, şeytan olarak tanımlanan, maskelerinin yapıldığı bir varlıktır. Disiplini, uygun davranışı sembolize etmektedir. Yakuza'lar tarafından sık sık yaptırılan bir dövmedir.
Kaplan Dövmesi
Kaplan dövmesi kötü şansa, hastalığa ve şeytanlara karşı koruyucu olarak görüldüğü için kullanılan, koruyucuyu sembolize eden bir dövmedir.
Namakubi
Namakubi korkusuzluğu, gücü sembolize eden, insanlara kendilerini "benimle uğraşma" tabiri ile göstermek istedikleri bi dövmedir.
akuza'lar genellikle Onsen'de (Japon toplu banyosu) buluşurlar. Onsen'ler geleneksel yerlerdir ve çıplak girme zorunluluğu vardır. Bunun sayesinde silahlar arka planda kalır, kişileri sembolize eden dövmeleri ön planda tutulur.
Birinin Aileye Dahil Edilişi
Birinin aileye katılması uygun görüldüğünde, sakazuki olarak adlandırılan seromoni düzenlenir. Kobun'a, Oyabun tarafından sake uzatılırsa, aileye kabul edilmiş demektir. Sakelerinden bir yudum alır, birbirleri ile değişir ve tekrar yudumlarlar. Oyabun tarafından aileye dahil edildiğinizde, gerçek aileniz ile bağınızı koparmanız, Yakuza'yı tamamen aileniz olarak görmeniz gerekmektedir.
Eskide Kalan, Nadir Yapılan Ceza Yöntemi
Yubitsume, eski zamanlarda sıklıkla yapılan, modern çağda oldukça nadir görülen bir ceza yöntemidir. Birisi sadece özür dilemenin yetmediği bir hata yaptığında, bir sehpa/masanın üstüne beyaz bir bez parçası koyulur. Seçilen elin serçe parmağının boğumunu ip ile sıkıca sarılır, kesmeye hazır hale getirilir. Keskin bir bıçak ile (eskiden hamidashi,aikuchi veya tanto ile yapılmaktaydı) kesilir, beyaz bez parçası ile sarılır ve Oyabun'a hediye anlamında götürülür. Oyabun kesilen parmak boğumunu kabul ettiğinde ise hata yapan kişiyi affetiği anlamına gelir. Bu cezanın bir diğer anlamı ise, tek başına/kafasına göre davrandığında ne kadar savunmasız olduğundur. Silahların değil, katanaların, nodachilerin konuştuğu dönemde sık sık kullanılan, kişinin kılıcını düzgün kullanmasını oldukça engelleyen bir yöntemdi. Şu an pek kullanılmayan, çoğu oyuncunun halen daha kullanıldığını düşünerek hata yaptığı bir cezalandırma şeklidir.
Japonya Bayrağı
Japonya ve Japon Kültürü
Bir Doğu Asya ülkesi olan Japonya, Büyük Okyanus’ta yer alır ve üç binden fazla adadan meydana gelir. Doğan güneşin ülkesi olarak da anılan Japonya’nın nüfusu 127 milyondan fazladır. Japonya adalarının en büyükleri Honşu, Hokkaido, Kyuşu ve Şikoku adalarıdır ki bu adalar ülkenin %97’sini oluşturur. En büyük şehri olan başkent Tokyo, Honshu adasındaki verimli ova üzerinde kurulmuştur. Japonya’nın ikinci büyük şehri ise Osaka’dır. diğer büyük şehirler; Kobe, Kyoto, Nijgata, Sapporo, Aomari, Hiroşima’dır.
Japonya Anayasal monarşi ile Parlamenter demokrasi yönetimi mevcuttur. Güneşin oğlu olarak adlandırılan imparatorların eski üstünlüğü ve gücü kalmamıştır.
Japon Kültürü
Japonya adı Zipangu kelimesinden gelir. Marko Polo, Jim-pen-kuo kelimesini yanlış olarak Zipangu diye söylemiş ve bu isim Batı’da yerleşmiştir. Jim-pen,kuo kelimesi ise Çince “güneşin doğduğu ülke” anlamına gelir. Japon bayrağı da bu isimden doğmuştur: beyaz bir yüzey üzerinde ışık saçmayan kırmızı bir yuvarlak. bu bayrak beyaz gökyüzünde güneşin bütün ihtişamıyla doğuşunu anlatır.
Japonlar çiçeğe çok önem verirler. japon kadınlarının çoğu çiçek yetiştirme ve bakımını öğrenmek için özel okullara giderler. Japonya’da çiçekleri vazoya yerleştirmek bile bir sanat sayılır. evinin bahçesinde çiçek yetiştirmeyen japon neredeyse yok gibidir. bu bahçelerde her çiçeğin ayrı bir önemi vardır. çiçek açma mevsimi olan ilkbaharda özel bayramlar düzenlenir ve bahçeler renkli fenerlerle süslenir. çiçeklerin evlerin belirli yerlerine konmasının kendilerine uğur getireceğine inanırlar.
çoğunlukla kısa boylu olan japonların evleri de alçak tavanlı ve sade yapılıştadır. odalar birbirinden kalın dıvarlar ve ağır kapılarla bölünmez. shoji adı verilen paravanalar, kapı ve duvar görevi görürler. odalarda pek az eşya bulunur. uyumak için karyola kullanmazlar, yerde yatarlar.
bütün bu sadelik ve gösterişsizlik içinde Japonlar, hayatı Batı’nın birçok uluslarından çok daha ahenkli ve hoş bir biçime sokmayı başarmışlardır.
Japonlar gelenek ve göreneklerine çok bağlıdırlar. çoğunlukla büyük şehirler dışında yaşayan halk eski yaşayışını sürdürür. büyük şehirlerde bulunan Japonlar özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra Batı yaşayışını benimsemişlerdir.
Japonlar uzun yıllar boyunca ülke olarak kendilerini dışa kapatmış ve geleneklerini bu şekilde yürütmeye devam etmişlerdir. ancak 19. yy.ın ikinci yarısından itibaren Batılılaşma hareketleri Japonların giyim tarzına da yansımıştır. yine de geleneklerini yaşatmaya devam etmişlerdir. yılbaşı, evlilik, bayram, mezuniyet gibi özel günlerde kimono giymeye devam ederler. sadece kadınlar değil erkekler de kimono giyer. örneğin evlenirken gelin ve damat siyah kimono giyer. kimonoyu giymek çok zor olduğundan kadınlar bunun için özel ders alırlar.
son olarak, hepimize oldukça karmaşık şekiller olarak görünen japonca… japon alfabesi diye bir şey yoktur. bundan ötürü hece de kullanılmaz. kelimelerin hepsinin ayrı ayrı yazılışı vardır.
Japonlarda Selamlaşma
Japonlar genelde selamlaşmak için ojigi (eğilerek yapılan Japon selamı) yaparlar. Ojigi dünyaca ünlü ve selam verirken, teşekkür ederken, ayrılırken veya özür dilerken kullanıldığından oldukça kullanışlıdır.
- "Günaydın" ("Ohayou"),
- "Merhaba" ("Konnichiwa"),
- "Teşekkür ederim" ("Arigatou"),
- "Allahaısmarladık-güle güle" ("Sayonara") veya
- "Özür dilerim-Pardon" ("Sumimasen") derken yapılır.
Ojigi'de hafif bir baş eğmesinden, tüm vücudu 90 derece eğmeye varan değişik teknikler vardır. Eğer selamlaşma tatami üzerinde yapılıyorsa ojigi' den önce diz çökülür ve öyle yapılır.
Esas olarak karşınızdaki sizden daha üst biri ise daha içten ve uzun yapılır. Buna rağmen, Japonlar yabancılardan uygun selam kuralları beklemediğinden dolayı hafif bir baş eğmek şeklinde selamlamanız yeterli olacaktır. Bu baş eğerek selamlama beceriksizce yapılan bir ojigi girişimi ile karşılaştırıldığında daha yerinde olur.
Japonlar arasında el sıkışarak selamlaşmak çok nadir görülür, fakat yabancılar için Japonların el sıkmaları (oldukça acemice olsa da) normal bir olaydır.
Duygu İfadeleri
Karşısındaki kişi ile konuşurken, karşısındaki ile çatışmaya girmemek ve uyum içinde olmak amacı ile Japonlar kendi görüş ve duygularını gizlerler ve dolaylı olarak kendilerini ifade ederler. Bu sebepten dolayı karşınızdaki şok edecek veya rahatsız edecek hareketlerden kaçının.
Japon gülüşü:
Mutluluk göz ve ağız ile yapılan hafif bir gülümseme ile ifade edilir. El, vücut ile veya yüksek ses ile mutluluk ifadesi göstermekten kaçının.
Bununla birlikte mutluluk ifade eden gülümseme ile sıkıntı veya rahatsızlığı ifade eden gülümsemeyi birbirine karıştırmak çok kolaydır. Bu yüzden gülümseyen bir Japon'un her zaman mutluluk ifade etmeyebileceğini unutmayın.
Kızgınlık, sinirlenme:
Japonlar özellikle bir topluluk içinde karşısındakine kızsa bile çok nadir olarak açık olarak kızgınlıklarını gösterirler. Kendilerinin yüzde yüz haklı olduklarına inansalar bile karşısındaki kişiyi sakinleştirmek için özür dilerler.
Bir kişinin sinirlenip kendini kaybetmesi çocukça kabul edilir, bu sebeple Japonların çoğu sinirlendiklerinde otomatik olarak sinirlerini bastırmayı tercih ederler.
İki kişi anlaşmazlık içine girer veya bozuşurlarsa bunu tartışarak veya beraber içki içmeye giderek dostluk çerçevesi içinde çözmeye gayret ederler.
Üzüntü:
Kızgınlık göstermek her ne kadar kötü ise, Japonların üzüntülerini ifade etmek için oldukça usta yolları vardır.
Bir Japon'un toplumda yetişkin olarak kabul görmesi için acı ve üzüntüsünü hafif bir gülümsemenin arkasına gizlemesi gerekir. Buna "kao de warau kokoro de naku" (Yüzü gülüyor fakat kalbi ağlıyor).
Erkeklerin üzüntülerini gizleme ve duygularını kontrol etmeleri beklenmesine rağmen bir erkeğin ağlaması doğal olarak karşılanabilir. Buna "otokonaki denir, aslında bir erkeğin göründüğü kadar soğuk ve duygusuz olmadığını gösterir.
"Morainaki" "sempati ile ağlama" anlamına gelir ve zayıflıktan ziyade insan duygusu belirttiği için doğallıkla karşılanır.
Eğer yaşlar içinde ağlayan bir Japon görürseniz bu her zaman o kişin üzüntülü olduğu anlamına gelmez. Bu büyük bir mutluluk göstergesi de olabilir ve "ureshinaki" denir.
Telepati:
Utangaç, sessiz olmak Japonya'da bir fazilet olarak görülür, özellikle söz konusu romantik duygular ise.
Bir kişinin isteklerini açık olarak söylemesi en iyi şekli ile saflık en kötü şekli ile kabalık olarak karşılanır. Bunun sebebi ise teklifi yapacağınız kişiyi zor duruma düşürme ihtimalinizdir.
Japonlar sessiz iletişime oldukça duyarlıdırlar. Bir şeyi açık olarak söylemek yerine usta ifadeler ile karşısındaki kişiye aktarırlar. Birçok Japon için iletişim kurmak için konuşmayı değil duyguları ve telepatiyi tercih ederler. Aynı şekilde karşısındaki kişinin kendini söz ile değil telepatik olarak anlamasını beklerler.
Japonlar direk olara "hayır" demekten nefret ederler bunun yerine :
- "kangaete mimasu" ("bu konuyu bir düşüneyim"),
- "zensho shimasu" ("bu konuda ne yapabileceğime bakacağım"), veya
- "saa...sore wa chotto..." ("hmm, sanırım bu pek kolay olmayacak") şeklinde sözler kullanırlar.
Bu aslında nahoş durumlardan kaçınmak amacı ile yapılır, fakat her şeyi açık açık söylemeyi tercih eden batılılar tarafından oldukça sıkıcı olan bir durumdur.
Bazen konuşma esnasında Japonlar bir anda kafalarını evet şeklinde sallayan dinleyici durumuna geçebilirler, bu konuşan kimsenin karşısındaki Japon'un her şeyi tasdiklediğini zannedilir; fakat aslında tam tersi de olabilir ! Japonlar ile anlaşabilmek için sürekli olarak uyumlu ilişkiler kurmaya, tartışmalardan kaçınmaya ve onların duygularını anlatma biçimini anlamaya çalışmanız gereklidir.
Ev içerisinde görgü kuralları:
Japon evlerinin içine ayakkabı ile girmek çok büyük bir saygısızlıktır. Bu sebeple eve girince giriş kapısının önünde bulunan boşlukta ("Genkan") ayakkabılarınızı çıkarın ve ev sahibinin size vereceği terlikleri giyin.
Tatami döşeli geleneksel Japon odalarına terlikler çıkarılarak girilir ve ne bu odaların kapı eşiklerine ve ne de tatamilerin kenarlarına basılır.Tuvalete girerken de ev içi terlikleri çıkartılarak sadece tuvalet için olan terlikler giyilir.
Kimono giyimi zahmet isteyen ve giyimli iken hareketleri kısıtlayıcı bir kıyafettir. O sebeple kimono giyen bir bayandan dans etmek, hoplamak veya zıplamak gibi aşırı hareketler yapması için ısrarda bulunmayın. Kimono'yu Onların güzelliklerinin bir parçası olarak görmeye çalışın.
Hastane ziyaretleri esnasında küçük bir hediye götürmek normaldir, kesilmiş çiçek götürmenin de bir mahsuru yoktur; fakat saksı içinde çiçek götürmek güzel karşılanmaz.
Düğün ve partiler de düzgün giyinmek adettir. Sizi davet eden kişi "olduğun gibi gel" dese bile mutlaka düzgün bir kıyafetle gidin.
Japonlar yeni yılda kutlama kartları gönderirler ("nengajo"), fakat eğer bir ailenin ferdi o yıl içinde ölmüş ise ona kart gönderilmez.
Yemekte:
Eğer bir Japon yemeği yiyorsanız büyük ihtimalle "hashi" ("Çubuk") ile yiyeceksinizdir. Hashiler masada "hashioki" (çubuk dayanağı) üzerine ve ucu sol tarafa gelecek şekilde yerleştirirler. Hashiyi sağ eliniz ile alıp ucunu sol elinizin avucunda sabitledikten sonra tutma pozisyonuna geçiniz. Hashiyi ortasından veya ince ucundan değil kalın ucuna yakın yerinden tutunuz.
Aşağıda yazılanlar görgüsüzlük olarak kabul edilirler:
- Hashiyi yiyecekler, özellikle de pilavın içine saplamak. Sadece cenaze törenlerinde buhurdanlığın önüne konulan pilavın içine hashi saplanarak koyulur. Hashinizi kullanmadığınız zaman hashiire'ye koyun.
- Tabak içindeki yiyecekleri karıştırmak için hashiyi kullanmak
Yiyeceğiniz yemeği seçmek için hashiyi tabakların üzerinde havada gezdirmek.
- Tabaktaki yemeğin en lezzetli yerini bulmak için yemeği Hashi ile altüst etmek.
- Hashi elinizde olduğu halde tabağı tutmak.
- Hashiniz ile direkt olarak başka birinin hashisine yiyecek vermek. Bu da sadece cenaze törenlerinde ölen kişinin kemiklerini bir kişiden diğerine verme için kullanılır.
- Hashi ile bir nesne veya bir kişiyi göstermek
Batıda yemek yerken ses çıkarmak görgüsüzlük kabul edilirken, Japonya'da noodle yerken höpürdetmek ayıp sayılmaz, tersine ne kadar höpürdetirseniz o kadar lezzetli olduğunu ifade eder.
Yemek esnasında hemen çorbanızı içmeyin. Japonya'da yemekler genellikle hepsi bir arada gelir, o sebeple tüm yemeklerin gelmesini ve herkesin hazır olmasını bekleyin.
Yemeğe başlarken "itadakimasu" bitirdiğinizde " gochisousama" deyin.
Japonların yabancılara sık sık yaptığı gaflar:
- İlk defa tanıştığı bir yabancıya, adamın maaşı, veya kadının yaşı, medeni durumu, veya göğüs ölçüleri gibi oldukça kişisel sorular sormak
- Sürekli olarak birinin ilk adı ile soyadını karıştırmak
- El sıkışırken karşısındakinin elini, ıslak bir balık tutarmış gibi, oldukça gevşek sıkmak ve uzun zaman bırakmamak. El sıkışmak Japonya'da yeni bir adet olduğundan birçok Japon hala alışamamıştır.
- Her karşılaştığı yabancının anadilinin İngilizce olduğunu zannetmek. Siz çok iyi Japonca bilseniz bile ısrarla İngilizce konuşup sizi İngilizcelerini geliştirmek için kullanmak.
- Özür dilerken gülerek ve eğilerek özür dilemek. Bu gülümseme aslında sıkıntılarını gizlemek içindir, fakat karşısındaki yabancı onu ciddiye almıyormuş zanneder.
Yabancıların Japonlara sık sık yaptığı gaflar:
- Herkesin önünde burunlarını silmek veya sümkürmek. Eğer burnunuzu silmek isterseniz ayrılıp sildikten sonra geri dönün veya, özür dileyerek "Shitsureishimasu" yapın.
- Birisi ile konuşurken sakız çiğnemek. İş görüşmelerinde veya ilk defa tanıştığınız kişinin önünde bunu kesinlikle yapmayın.
- Ayaklarını sandalye veya masanın üzerine uzatmak.
- Ayakları ile bir Japon'a dokunmak (bu genelde Japon stili restoranlarda yemek yerken olur).
- Sürgülü kapıları ayak ile açmak.
- Toplum içinde öpüşmek.
- Yürüyerek yemek yemek.
- Bir Japonla konuşurken ona çok yaklaşmak. Japonlar selamlaşırken öpüşmek, sarılmak, ellemek yerine eğilerek selamlaşmayı ve birbirine fazla yaklaşmadan, dokunmadan konuşmayı tercih eder.
Hitap Ekleri
-San eki
Kullanımına örnek verecek olursak, Maseo-san olarak kullanılabilir. Bu ek, cinsiyet ayrımı olmaksızın mesafeli olduğumuz herkes için kullanılabilir. Bununla birlikte saygılı ve resmi bir hitap şeklidir.
-Sama eki
Sama ekinin -san ekinden kullanım şekli olarak bir farkı yoktur. Yine ismin sonuna eklenerek kullanılır. Ancak -sama eki, daha çok karşınızdaki kişiyi yücelten, saygınızı gösteren ve uzak bir mesafe koyan hitap şeklidir.
-Chan eki
Sevimli bir anlam taşır, genelde çocuklar ve hayvanlar için kullanılır. Bizdeki -cik eki ile aynı sayılabilir.
-Kun eki
San ekinden daha az resmi ve samimi bir ektir. Genellikle genç erkekler için kullanılan ektir.
Dini İnanç
Japonya'da çok fazla sayıda din seçimi vardır ve bunların arasında en yaygınlarından birisi de Şintoizm'dir. İlahlarla ilgili inançlara göre birbiriyle hem kardeş hem karı-koca olan Gök (Baba Tanrı) ile Yer (Ana Tanrı) bütün Japon adalarını ve diğer Tabiat Tanrılarını doğurmuşlardır. Bu iki ilah inancı etrafında dönüp dolaşan başka Tanrı inanışları da vardır. Nakledildiğine göre Japonya 'da 8.000.000 ilah vardır. Dağ, ırmak, ateş, gök gürlemesi, fırtına, yağmur, vb. ilahlar dışında her meslek sahibinin de ayrı bir ilahı vardır. Ölüler yaşayanlara muhtaçtır. Kendilerine ikram yapıldığı, mezarın üzerine yiyecek, içecek, eşya vs. konulduğu sürece mesut olurlar. Japonların ibadet şekilleri çok sade ve basittir. ibadet etmek isteyen kişi mabede gider, elini, yüzünü ve ayaklarını Müslümanların abdest almaları gibi yıkarlar. Mabetteki kıymetli eşya karşısında diz çöker. ibadetini tamamlar ve dışarı çıkar. Eskiden ibadette kurban bulanmasına rağmen, günümüzde rastlanmamaktadır. ibadet için temizliğe çok önem veren Japonlar bunu ihmal etmeyi büyük günah sayarlar. Bazı özel durumlarda islam inancındaki gusüle benzer bir temizlik yaparlar. ibadeti rahipler idare eder. Özel öğretimlerle yetiştirilirler.
Yakuza efsaneleri, kendi kökenlerini 17. yy'a kadar götürürler. Shogun Tokuguva leyasu, bu dönemde Japonya'yı birleştirmiş ve yüzyıllardır süren beylik savaşlarına bir son vermiş. Yabancıların yurt dışına çıkarılması, hristiyanlığın bastırılması ve yurtdışına seyahatin ölüm cezasıyla yasaklanmıştı.
Bu gelişmelerin sonucunda, feodal beylerin (daimyo) savaşçıları olarak yaşayan yarım milyon Samuray işini kaybetti ve bunlardan bazıları Ronin diye adlandırılan "Efendisiz Samuray"ların bir alt sınıfını oluşturdu: yeni Shogunluk düzeniyle çatışma halindeki bir kabadayılar sürüsü..
Yakuza aileleri, oyabunkabun (babaoğul) denilen çok katı bir "şeflik" sistemine göre örgütlenirler. Bu yapı, samurayın feodal beye bağlılığını örnek alır.
Yakuza, adli suç eylemlerinin yanısıra, büyük iş çevreleri ve milliyetçi politikacılarla yakın ilişki içinde kurduğu aşırı sağcı birlikler sayesinde güç kazandı.
"Yakuza" ismi, hanafunda(çiçek kağıtları) adlı iskambil oyunundaki en kötü sonuç olan 20 sayısından türetilmiştir. Toplamı 20 sayısını veren üçlü kağıt kombosu sekiz, dokuz ve üçün Japoncasıdır.
8 (Ya), 9 (Ku), 3 (Sa)
Yakuza Gelenekleri
Yakuzalar, erkeklik onurunun gereği saydıkları iki tuhaf gelenek sayesinde ün salmışlardır. Bunlardan birincisi olan yubitsume, işlenmiş bir hatayı affettirmek amacıyla, Yakuza neferinin serçe parmağını üst boğumundan kesmesidir. Parmağı kesildikten sonra onu temiz bir beze saran çete üyesi, tekrar bağlılık yemini edebiliyor. Elindeki parmak bulunan bezi de liderine verir. Eskiden pişmanlıklarını dile getirmek isteyen Samurayların şerefli bir yol olarak seçtikleri ve "Harakiri" diye bilinen intihar eyleminin küçük bir kopyasıdır. Eski bir Yakuza üyesini -eğer hala hayattaysa- ellerine bakarak tanıyabilirsiniz. Çünkü muhtemelen “eski” bir Yakuza üyesi olmasının nedeni serçe parmaklarının kesik olmasıdır.
Siyaset
Japonya, hala hükümet denetiminin dışındaki bir seçkinler ve üst düzey bürokratlar sınıfı tarafından yönetilen bir ülkedir. Bu açıdan bakıldığında, politik himayeciliğin ve yeraltı örgütleriyle iç içe geçmiş yolsuzluğun kökünü kazımak münkür değildir
Yakuza rolü yapmak istiyorum. Nasıl yaparım?
Tokugawa Şogunluğu
Yakuza'nın Tarihi
Yakuza tarihinin 1603 - 1868 arasındaki Tokugawa Şogunluğu döneminde iki farklı gruptan evrimleşerek günümüze kadar geldiği çoğunluk tarafından kabul edilen bir düşüncedir. Gruplardan ilki Yashi ya da Tekiya olarak adlandırılan tüccarlardır. Bahsi geçen tüccarlar köyden köye gezerek festival ve pazarlarda düşük kalitede mallar satarak geçiniyorlardı. Feodal dönem Japonya'sında ise sosyal statünün en alt katmanında bulunmaktaydılar. Geçen zamanla yaptıkları satışa ek olarak koruma ve güvenlik işlerine girişerek para almaya, yasadışı işlere yatırım yapmaya başlamışlardır. İkinci grup ise Bakuto olarak geçen kumarbazardır. Tokugawa dönemindeki kumara karşı gösterilen sert tutuma rağmen kart, zar oyunları ile bahisler yapmış, kumarlar düzenlemişlerdir. Kumar ile başladıkları işlerini tefecilik ve diğer illegal işlere doğru geliştirerek, vücutlarına renkli dövmeler yapmaları ile Yakuza'nın hem kültürel, hem de faaliyetsel olarak temellerine büyük ölçüde katkıda bulunmuşlardır.
Yakın Tarihte Yakuza
Japon toplumunun on dokuzuncu yüzyılın sonlarında hızlıca sanayileşme sürecine girmesi Yakuza'ya oldukça büyük bir etkide bulunmuştur. Sektörlerin gelişmesi, ülkenin tarımcı kişiliğinin eskisine nazaran arka planda kalması ile Yakuza inşaat sektörü üzerindeki gücü büyük oranda artış yaşamış, tefecilik, kumar, fuhuş, uyuşturucu ve silah sektörlerinde azalma yaşamıştır.
Yakuza devlet ile ilişkisini yakın tutmuş, hükümeti beslediği de görülmüştür. Yeri geldiğinde polis için istihbarat toplamış, politikacılar ile samimi ilişkiler kurmuştur fakat, mafya karşıtı kanuni düzenlemeler ile bu ilişkilerde düşüşler olmuştur.
Hiyerarşi
Jargon/Terimler/Argo
Mizu-shōbai (水商売): Deyim anlamının tam olarak türkçeye geçmediği, sulu iş olarak çevrilen; başarılamama imkanı yüksek olan bir iş hakkında bahsedilirken kullanılan bir söz. Bunun yanı sıra hostes veya normal barların yani eğlence işletmesinin örtülmesi esnasında kullanılır.
Tobashi: Dolandırıcılıkta kullanılan, birinin adına banka hesabı yönetme, telefon numarası vb. şeyleri ayarlama anlamında kullanılan bir söz.
Itachi: "İyi huylu polis" anlamına gelen, polis ile ilgili kullanılan bir söz.
Kuramaku: Örgütün en gizli işlerini yöneten, yakuza üyesi gibi davranmayan ve diğer örgüt üyelerinin tanımadığı kişi.
Mikameji-ryo: Her ayın üçüncü günü bölgenizde olan yerlerden aldığınız haracın adlandırılması.
Kyodai: Birader anlamına gelmektedir. Yakuza üyelerinin birbirlerine seslenme biçimi.
Giri: Borç/yükümlülük anlamına gelip, yapmak zorunda olduğunuz şeyler için kullanılır.
Hamonjo: Aforoz anlamına gelmektedir. Yakuza'dan, aileden tamamen kovulmak anlamındadır.
Kakuseizai: Uyuşturucular için kullanılan bir sözdür.
Yakuza Gelenekleri
Yakuza geleneklerinin çoğunluk kısmı Ronin, diğer bilinen adıyla Gezgin/Efendisiz Samuray'lara dayanmaktadır. Zamanın değişmesi ile ne kadar yozlaşmış olsalar da, kültürlerinde oldukça önemli yere sahiptir. Bu geleneklerden en çok bilinenlerinden biri de dövmeleridir.
Dövmeler ve Anlamları
Koi Balığı
Linkleri,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Koi balığı dövmesi kişinin talihsiz olayları atlattığını sembolize etmektedir. Siyahı iyi bir kaderi ve refahı, kırmızısı kardeşliği sembolize etmektedir.
Ejdarha Dövmesi
Linkleri,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Ejderhalar Japonlar tarafından insanlığın koruyucusu olarak görülmektedir. Dövmesi genel olarak cesaret, aydınlanma ve dayanıklılığı göstermekle beraber, rengine göre ek anlamlar içermektedir. Siyahı deneyimli, usta olmayı, yeşili doğayı, altın rengi erdemi temsil etmektedir.
Mavi ejderha dövmesi insancıl, düşünceli, duyarlı; açık sarı ejderha dövmesi ise değerli, güvenilir kişi anlamına gelmektedir. Bu dövmelerin bir ruh, partner olduğu da düşünülmektedir.
Anka Kuşu Dövmesi
Linkleri,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Anka kuşu dövmesi yeniden doğma (reankarnasyon), zafer ve şevki sembolize etmektedir.
Yılan Dövmesi
Linkleri,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Japon efsanelerine göre yılanlar, kozmosun bilgeliği, kutsallığı ve gücü ile bağlantılıdır. Sağlığın, sonsuz gücün somut örneği olarak görülmektedir. Bunların yanı sıra ruhi dişi özellikleri, hastalıktan kaçınmayı ve kötü şansı sembolize etmektedir.
Samuray Dövmesi
Linkleri,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Sakura Japon kültürünce oldukça önemli bir yere sahiptir. Hayatın geçip gidici olması, yine de güzellikler ile dolu olduğunu tanımlamaktadır.
Oni Dövmesi
Linkleri,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Japon sanatında, edebiyatında canavar, şeytan olarak tanımlanan, maskelerinin yapıldığı bir varlıktır. Disiplini, uygun davranışı sembolize etmektedir. Yakuza'lar tarafından sık sık yaptırılan bir dövmedir.
Kaplan Dövmesi
Linkleri,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Kaplan dövmesi kötü şansa, hastalığa ve şeytanlara karşı koruyucu olarak görüldüğü için kullanılan, koruyucuyu sembolize eden bir dövmedir.
Namakubi
Linkleri,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Namakubi korkusuzluğu, gücü sembolize eden, insanlara kendilerini "benimle uğraşma" tabiri ile göstermek istedikleri bi dövmedir.
akuza'lar genellikle Onsen'de (Japon toplu banyosu) buluşurlar. Onsen'ler geleneksel yerlerdir ve çıplak girme zorunluluğu vardır. Bunun sayesinde silahlar arka planda kalır, kişileri sembolize eden dövmeleri ön planda tutulur.
Birinin Aileye Dahil Edilişi
Birinin aileye katılması uygun görüldüğünde, sakazuki olarak adlandırılan seromoni düzenlenir. Kobun'a, Oyabun tarafından sake uzatılırsa, aileye kabul edilmiş demektir. Sakelerinden bir yudum alır, birbirleri ile değişir ve tekrar yudumlarlar. Oyabun tarafından aileye dahil edildiğinizde, gerçek aileniz ile bağınızı koparmanız, Yakuza'yı tamamen aileniz olarak görmeniz gerekmektedir.
Eskide Kalan, Nadir Yapılan Ceza Yöntemi
Yubitsume, eski zamanlarda sıklıkla yapılan, modern çağda oldukça nadir görülen bir ceza yöntemidir. Birisi sadece özür dilemenin yetmediği bir hata yaptığında, bir sehpa/masanın üstüne beyaz bir bez parçası koyulur. Seçilen elin serçe parmağının boğumunu ip ile sıkıca sarılır, kesmeye hazır hale getirilir. Keskin bir bıçak ile (eskiden hamidashi,aikuchi veya tanto ile yapılmaktaydı) kesilir, beyaz bez parçası ile sarılır ve Oyabun'a hediye anlamında götürülür. Oyabun kesilen parmak boğumunu kabul ettiğinde ise hata yapan kişiyi affetiği anlamına gelir. Bu cezanın bir diğer anlamı ise, tek başına/kafasına göre davrandığında ne kadar savunmasız olduğundur. Silahların değil, katanaların, nodachilerin konuştuğu dönemde sık sık kullanılan, kişinin kılıcını düzgün kullanmasını oldukça engelleyen bir yöntemdi. Şu an pek kullanılmayan, çoğu oyuncunun halen daha kullanıldığını düşünerek hata yaptığı bir cezalandırma şeklidir.
Japonya Bayrağı
Linkleri,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Japonya ve Japon Kültürü
Bir Doğu Asya ülkesi olan Japonya, Büyük Okyanus’ta yer alır ve üç binden fazla adadan meydana gelir. Doğan güneşin ülkesi olarak da anılan Japonya’nın nüfusu 127 milyondan fazladır. Japonya adalarının en büyükleri Honşu, Hokkaido, Kyuşu ve Şikoku adalarıdır ki bu adalar ülkenin %97’sini oluşturur. En büyük şehri olan başkent Tokyo, Honshu adasındaki verimli ova üzerinde kurulmuştur. Japonya’nın ikinci büyük şehri ise Osaka’dır. diğer büyük şehirler; Kobe, Kyoto, Nijgata, Sapporo, Aomari, Hiroşima’dır.
Japonya Anayasal monarşi ile Parlamenter demokrasi yönetimi mevcuttur. Güneşin oğlu olarak adlandırılan imparatorların eski üstünlüğü ve gücü kalmamıştır.
Japon Kültürü
Japonya adı Zipangu kelimesinden gelir. Marko Polo, Jim-pen-kuo kelimesini yanlış olarak Zipangu diye söylemiş ve bu isim Batı’da yerleşmiştir. Jim-pen,kuo kelimesi ise Çince “güneşin doğduğu ülke” anlamına gelir. Japon bayrağı da bu isimden doğmuştur: beyaz bir yüzey üzerinde ışık saçmayan kırmızı bir yuvarlak. bu bayrak beyaz gökyüzünde güneşin bütün ihtişamıyla doğuşunu anlatır.
Japonlar çiçeğe çok önem verirler. japon kadınlarının çoğu çiçek yetiştirme ve bakımını öğrenmek için özel okullara giderler. Japonya’da çiçekleri vazoya yerleştirmek bile bir sanat sayılır. evinin bahçesinde çiçek yetiştirmeyen japon neredeyse yok gibidir. bu bahçelerde her çiçeğin ayrı bir önemi vardır. çiçek açma mevsimi olan ilkbaharda özel bayramlar düzenlenir ve bahçeler renkli fenerlerle süslenir. çiçeklerin evlerin belirli yerlerine konmasının kendilerine uğur getireceğine inanırlar.
çoğunlukla kısa boylu olan japonların evleri de alçak tavanlı ve sade yapılıştadır. odalar birbirinden kalın dıvarlar ve ağır kapılarla bölünmez. shoji adı verilen paravanalar, kapı ve duvar görevi görürler. odalarda pek az eşya bulunur. uyumak için karyola kullanmazlar, yerde yatarlar.
bütün bu sadelik ve gösterişsizlik içinde Japonlar, hayatı Batı’nın birçok uluslarından çok daha ahenkli ve hoş bir biçime sokmayı başarmışlardır.
Japonlar gelenek ve göreneklerine çok bağlıdırlar. çoğunlukla büyük şehirler dışında yaşayan halk eski yaşayışını sürdürür. büyük şehirlerde bulunan Japonlar özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra Batı yaşayışını benimsemişlerdir.
Japonlar uzun yıllar boyunca ülke olarak kendilerini dışa kapatmış ve geleneklerini bu şekilde yürütmeye devam etmişlerdir. ancak 19. yy.ın ikinci yarısından itibaren Batılılaşma hareketleri Japonların giyim tarzına da yansımıştır. yine de geleneklerini yaşatmaya devam etmişlerdir. yılbaşı, evlilik, bayram, mezuniyet gibi özel günlerde kimono giymeye devam ederler. sadece kadınlar değil erkekler de kimono giyer. örneğin evlenirken gelin ve damat siyah kimono giyer. kimonoyu giymek çok zor olduğundan kadınlar bunun için özel ders alırlar.
son olarak, hepimize oldukça karmaşık şekiller olarak görünen japonca… japon alfabesi diye bir şey yoktur. bundan ötürü hece de kullanılmaz. kelimelerin hepsinin ayrı ayrı yazılışı vardır.
Japonlarda Selamlaşma
Japonlar genelde selamlaşmak için ojigi (eğilerek yapılan Japon selamı) yaparlar. Ojigi dünyaca ünlü ve selam verirken, teşekkür ederken, ayrılırken veya özür dilerken kullanıldığından oldukça kullanışlıdır.
- "Günaydın" ("Ohayou"),
- "Merhaba" ("Konnichiwa"),
- "Teşekkür ederim" ("Arigatou"),
- "Allahaısmarladık-güle güle" ("Sayonara") veya
- "Özür dilerim-Pardon" ("Sumimasen") derken yapılır.
Ojigi'de hafif bir baş eğmesinden, tüm vücudu 90 derece eğmeye varan değişik teknikler vardır. Eğer selamlaşma tatami üzerinde yapılıyorsa ojigi' den önce diz çökülür ve öyle yapılır.
Esas olarak karşınızdaki sizden daha üst biri ise daha içten ve uzun yapılır. Buna rağmen, Japonlar yabancılardan uygun selam kuralları beklemediğinden dolayı hafif bir baş eğmek şeklinde selamlamanız yeterli olacaktır. Bu baş eğerek selamlama beceriksizce yapılan bir ojigi girişimi ile karşılaştırıldığında daha yerinde olur.
Japonlar arasında el sıkışarak selamlaşmak çok nadir görülür, fakat yabancılar için Japonların el sıkmaları (oldukça acemice olsa da) normal bir olaydır.
Duygu İfadeleri
Karşısındaki kişi ile konuşurken, karşısındaki ile çatışmaya girmemek ve uyum içinde olmak amacı ile Japonlar kendi görüş ve duygularını gizlerler ve dolaylı olarak kendilerini ifade ederler. Bu sebepten dolayı karşınızdaki şok edecek veya rahatsız edecek hareketlerden kaçının.
Japon gülüşü:
Mutluluk göz ve ağız ile yapılan hafif bir gülümseme ile ifade edilir. El, vücut ile veya yüksek ses ile mutluluk ifadesi göstermekten kaçının.
Bununla birlikte mutluluk ifade eden gülümseme ile sıkıntı veya rahatsızlığı ifade eden gülümsemeyi birbirine karıştırmak çok kolaydır. Bu yüzden gülümseyen bir Japon'un her zaman mutluluk ifade etmeyebileceğini unutmayın.
Kızgınlık, sinirlenme:
Japonlar özellikle bir topluluk içinde karşısındakine kızsa bile çok nadir olarak açık olarak kızgınlıklarını gösterirler. Kendilerinin yüzde yüz haklı olduklarına inansalar bile karşısındaki kişiyi sakinleştirmek için özür dilerler.
Bir kişinin sinirlenip kendini kaybetmesi çocukça kabul edilir, bu sebeple Japonların çoğu sinirlendiklerinde otomatik olarak sinirlerini bastırmayı tercih ederler.
İki kişi anlaşmazlık içine girer veya bozuşurlarsa bunu tartışarak veya beraber içki içmeye giderek dostluk çerçevesi içinde çözmeye gayret ederler.
Üzüntü:
Kızgınlık göstermek her ne kadar kötü ise, Japonların üzüntülerini ifade etmek için oldukça usta yolları vardır.
Bir Japon'un toplumda yetişkin olarak kabul görmesi için acı ve üzüntüsünü hafif bir gülümsemenin arkasına gizlemesi gerekir. Buna "kao de warau kokoro de naku" (Yüzü gülüyor fakat kalbi ağlıyor).
Erkeklerin üzüntülerini gizleme ve duygularını kontrol etmeleri beklenmesine rağmen bir erkeğin ağlaması doğal olarak karşılanabilir. Buna "otokonaki denir, aslında bir erkeğin göründüğü kadar soğuk ve duygusuz olmadığını gösterir.
"Morainaki" "sempati ile ağlama" anlamına gelir ve zayıflıktan ziyade insan duygusu belirttiği için doğallıkla karşılanır.
Eğer yaşlar içinde ağlayan bir Japon görürseniz bu her zaman o kişin üzüntülü olduğu anlamına gelmez. Bu büyük bir mutluluk göstergesi de olabilir ve "ureshinaki" denir.
Telepati:
Utangaç, sessiz olmak Japonya'da bir fazilet olarak görülür, özellikle söz konusu romantik duygular ise.
Bir kişinin isteklerini açık olarak söylemesi en iyi şekli ile saflık en kötü şekli ile kabalık olarak karşılanır. Bunun sebebi ise teklifi yapacağınız kişiyi zor duruma düşürme ihtimalinizdir.
Japonlar sessiz iletişime oldukça duyarlıdırlar. Bir şeyi açık olarak söylemek yerine usta ifadeler ile karşısındaki kişiye aktarırlar. Birçok Japon için iletişim kurmak için konuşmayı değil duyguları ve telepatiyi tercih ederler. Aynı şekilde karşısındaki kişinin kendini söz ile değil telepatik olarak anlamasını beklerler.
Japonlar direk olara "hayır" demekten nefret ederler bunun yerine :
- "kangaete mimasu" ("bu konuyu bir düşüneyim"),
- "zensho shimasu" ("bu konuda ne yapabileceğime bakacağım"), veya
- "saa...sore wa chotto..." ("hmm, sanırım bu pek kolay olmayacak") şeklinde sözler kullanırlar.
Bu aslında nahoş durumlardan kaçınmak amacı ile yapılır, fakat her şeyi açık açık söylemeyi tercih eden batılılar tarafından oldukça sıkıcı olan bir durumdur.
Bazen konuşma esnasında Japonlar bir anda kafalarını evet şeklinde sallayan dinleyici durumuna geçebilirler, bu konuşan kimsenin karşısındaki Japon'un her şeyi tasdiklediğini zannedilir; fakat aslında tam tersi de olabilir ! Japonlar ile anlaşabilmek için sürekli olarak uyumlu ilişkiler kurmaya, tartışmalardan kaçınmaya ve onların duygularını anlatma biçimini anlamaya çalışmanız gereklidir.
Ev içerisinde görgü kuralları:
Japon evlerinin içine ayakkabı ile girmek çok büyük bir saygısızlıktır. Bu sebeple eve girince giriş kapısının önünde bulunan boşlukta ("Genkan") ayakkabılarınızı çıkarın ve ev sahibinin size vereceği terlikleri giyin.
Tatami döşeli geleneksel Japon odalarına terlikler çıkarılarak girilir ve ne bu odaların kapı eşiklerine ve ne de tatamilerin kenarlarına basılır.Tuvalete girerken de ev içi terlikleri çıkartılarak sadece tuvalet için olan terlikler giyilir.
Kimono giyimi zahmet isteyen ve giyimli iken hareketleri kısıtlayıcı bir kıyafettir. O sebeple kimono giyen bir bayandan dans etmek, hoplamak veya zıplamak gibi aşırı hareketler yapması için ısrarda bulunmayın. Kimono'yu Onların güzelliklerinin bir parçası olarak görmeye çalışın.
Hastane ziyaretleri esnasında küçük bir hediye götürmek normaldir, kesilmiş çiçek götürmenin de bir mahsuru yoktur; fakat saksı içinde çiçek götürmek güzel karşılanmaz.
Düğün ve partiler de düzgün giyinmek adettir. Sizi davet eden kişi "olduğun gibi gel" dese bile mutlaka düzgün bir kıyafetle gidin.
Japonlar yeni yılda kutlama kartları gönderirler ("nengajo"), fakat eğer bir ailenin ferdi o yıl içinde ölmüş ise ona kart gönderilmez.
Yemekte:
Eğer bir Japon yemeği yiyorsanız büyük ihtimalle "hashi" ("Çubuk") ile yiyeceksinizdir. Hashiler masada "hashioki" (çubuk dayanağı) üzerine ve ucu sol tarafa gelecek şekilde yerleştirirler. Hashiyi sağ eliniz ile alıp ucunu sol elinizin avucunda sabitledikten sonra tutma pozisyonuna geçiniz. Hashiyi ortasından veya ince ucundan değil kalın ucuna yakın yerinden tutunuz.
Aşağıda yazılanlar görgüsüzlük olarak kabul edilirler:
- Hashiyi yiyecekler, özellikle de pilavın içine saplamak. Sadece cenaze törenlerinde buhurdanlığın önüne konulan pilavın içine hashi saplanarak koyulur. Hashinizi kullanmadığınız zaman hashiire'ye koyun.
- Tabak içindeki yiyecekleri karıştırmak için hashiyi kullanmak
Yiyeceğiniz yemeği seçmek için hashiyi tabakların üzerinde havada gezdirmek.
- Tabaktaki yemeğin en lezzetli yerini bulmak için yemeği Hashi ile altüst etmek.
- Hashi elinizde olduğu halde tabağı tutmak.
- Hashiniz ile direkt olarak başka birinin hashisine yiyecek vermek. Bu da sadece cenaze törenlerinde ölen kişinin kemiklerini bir kişiden diğerine verme için kullanılır.
- Hashi ile bir nesne veya bir kişiyi göstermek
Batıda yemek yerken ses çıkarmak görgüsüzlük kabul edilirken, Japonya'da noodle yerken höpürdetmek ayıp sayılmaz, tersine ne kadar höpürdetirseniz o kadar lezzetli olduğunu ifade eder.
Yemek esnasında hemen çorbanızı içmeyin. Japonya'da yemekler genellikle hepsi bir arada gelir, o sebeple tüm yemeklerin gelmesini ve herkesin hazır olmasını bekleyin.
Yemeğe başlarken "itadakimasu" bitirdiğinizde " gochisousama" deyin.
Japonların yabancılara sık sık yaptığı gaflar:
- İlk defa tanıştığı bir yabancıya, adamın maaşı, veya kadının yaşı, medeni durumu, veya göğüs ölçüleri gibi oldukça kişisel sorular sormak
- Sürekli olarak birinin ilk adı ile soyadını karıştırmak
- El sıkışırken karşısındakinin elini, ıslak bir balık tutarmış gibi, oldukça gevşek sıkmak ve uzun zaman bırakmamak. El sıkışmak Japonya'da yeni bir adet olduğundan birçok Japon hala alışamamıştır.
- Her karşılaştığı yabancının anadilinin İngilizce olduğunu zannetmek. Siz çok iyi Japonca bilseniz bile ısrarla İngilizce konuşup sizi İngilizcelerini geliştirmek için kullanmak.
- Özür dilerken gülerek ve eğilerek özür dilemek. Bu gülümseme aslında sıkıntılarını gizlemek içindir, fakat karşısındaki yabancı onu ciddiye almıyormuş zanneder.
Yabancıların Japonlara sık sık yaptığı gaflar:
- Herkesin önünde burunlarını silmek veya sümkürmek. Eğer burnunuzu silmek isterseniz ayrılıp sildikten sonra geri dönün veya, özür dileyerek "Shitsureishimasu" yapın.
- Birisi ile konuşurken sakız çiğnemek. İş görüşmelerinde veya ilk defa tanıştığınız kişinin önünde bunu kesinlikle yapmayın.
- Ayaklarını sandalye veya masanın üzerine uzatmak.
- Ayakları ile bir Japon'a dokunmak (bu genelde Japon stili restoranlarda yemek yerken olur).
- Sürgülü kapıları ayak ile açmak.
- Toplum içinde öpüşmek.
- Yürüyerek yemek yemek.
- Bir Japonla konuşurken ona çok yaklaşmak. Japonlar selamlaşırken öpüşmek, sarılmak, ellemek yerine eğilerek selamlaşmayı ve birbirine fazla yaklaşmadan, dokunmadan konuşmayı tercih eder.
Hitap Ekleri
-San eki
Kullanımına örnek verecek olursak, Maseo-san olarak kullanılabilir. Bu ek, cinsiyet ayrımı olmaksızın mesafeli olduğumuz herkes için kullanılabilir. Bununla birlikte saygılı ve resmi bir hitap şeklidir.
-Sama eki
Sama ekinin -san ekinden kullanım şekli olarak bir farkı yoktur. Yine ismin sonuna eklenerek kullanılır. Ancak -sama eki, daha çok karşınızdaki kişiyi yücelten, saygınızı gösteren ve uzak bir mesafe koyan hitap şeklidir.
-Chan eki
Sevimli bir anlam taşır, genelde çocuklar ve hayvanlar için kullanılır. Bizdeki -cik eki ile aynı sayılabilir.
-Kun eki
San ekinden daha az resmi ve samimi bir ektir. Genellikle genç erkekler için kullanılan ektir.
Linkleri,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Dini İnanç
Japonya'da çok fazla sayıda din seçimi vardır ve bunların arasında en yaygınlarından birisi de Şintoizm'dir. İlahlarla ilgili inançlara göre birbiriyle hem kardeş hem karı-koca olan Gök (Baba Tanrı) ile Yer (Ana Tanrı) bütün Japon adalarını ve diğer Tabiat Tanrılarını doğurmuşlardır. Bu iki ilah inancı etrafında dönüp dolaşan başka Tanrı inanışları da vardır. Nakledildiğine göre Japonya 'da 8.000.000 ilah vardır. Dağ, ırmak, ateş, gök gürlemesi, fırtına, yağmur, vb. ilahlar dışında her meslek sahibinin de ayrı bir ilahı vardır. Ölüler yaşayanlara muhtaçtır. Kendilerine ikram yapıldığı, mezarın üzerine yiyecek, içecek, eşya vs. konulduğu sürece mesut olurlar. Japonların ibadet şekilleri çok sade ve basittir. ibadet etmek isteyen kişi mabede gider, elini, yüzünü ve ayaklarını Müslümanların abdest almaları gibi yıkarlar. Mabetteki kıymetli eşya karşısında diz çöker. ibadetini tamamlar ve dışarı çıkar. Eskiden ibadette kurban bulanmasına rağmen, günümüzde rastlanmamaktadır. ibadet için temizliğe çok önem veren Japonlar bunu ihmal etmeyi büyük günah sayarlar. Bazı özel durumlarda islam inancındaki gusüle benzer bir temizlik yaparlar. ibadeti rahipler idare eder. Özel öğretimlerle yetiştirilirler.
Moderatör tarafında düzenlendi: